25 Aralık 2019 Çarşamba

Tehlikeli Yaş




Bir zamanlar soğuk ay, yanan güneş gibiydi; Ateşimle onu söndürdüm. Şimdi o soğuk ve ölü; Yansıması az ve yalan.

Şu an gece. Yıldızlar başımın üzerinde parıldıyor. Sana neden tüm bunları yazdım Joergen Malthe?  Senden asıl istediğim ne?

Hayır, hayır!.. Bu dünyada asla olamaz…
Bu mektubu asla okumamalısın. Asla asla! Seni seviyor olmamdan başka bilmen gereken ne var ki? Seni seviyorum ! Seni seviyorum!

Sana sakin ve mütevazi bir şekilde tekrar yazmalı ve sana basit bir gerçeği söylemeliyim; Gelecekten ve bir gün beni sevmekten vazgeçeceğinden korkuyordum. Bu yüzden kaçtım.

Hala gelecekten ve beni sevmeyeceğin zamanın gelmesinde korkuyorum. Ama direncimi kıran tek bir gerçek var o da seni seviyor olmam. Hayatımda ilk defa. Bu yüzden bana gelmen için sana yalvarıyorum; Ama şimdi, hemen. Bir hafta ya da bir ay bekleme. Üzerinde çiçekleriyle ıhlamur ağaçlarım kokuyor. Seni istiyorum Joergen. Şimdi, ıhlamurlar çiçek açarken. Gelirsen ne yapmamı istiyorsan, yapacağım.

Eğer benden karın olmamı istersen, sahiplerinin peşinden giden yaşlı kadınlar gibi neşeyle bunu kabul edeceğim. Ama bunun için bana biraz zaman vermen gerekiyor çünkü hevesli misafirler için evi hazırlamam gerekecek.

Vereceğin karar ne olursa olsun bundan mutluluk duyacağım ve hepsinin beni çok heyecanlandıracağına eminim.

Öyleyse yılların geçmesine ve yaşının benimkine yaklaşmasına izin ver!

Seninle ilgili pek çok güzel anı ektim. Ve bundan sonra güzel duygular ormanımda ölüm gelip beni alıncaya dek gezineceğim.

Güneş, pencere camımı aydınlatıyor; yaydığı ışıklar gökkuşağımın renklerini mutlulukla kıpırdatıyor gibi.

Sen çocuk! Nasılsın?

Gel ve benimle yaşa  ya da birlikte geçirdiğimiz mutlu saatlere geri dön.

Mektup gitti. Jeanne onu alıp, kasabaya doğru kürek çekti.

Akşam postasını kaçırmaması için çabuk hareket etmesini söyleyip, mektubu ona verdiğimde sorgulayan gözlerle bana baktı. İkimizin gözleri de yaşlandı.

Jeanne’den hiçbir zaman ayrılmayacağım. Onun yeri ben de ayrı  Joergen yeri de ayrı. Pencereden beyaz botun içerisinde kürek çekişine baktım. Kürekler ona ağır geliyor. Daha güçlü olsaydı… Kasaba uzakta…

Hiçbir zaman akşamüstleri bu kadar sakin olmamıştı. Her şey dinlenmeye geçmiş ve sessiz. Gökyüzü ve yeryüzü çok haşmetli görünüyor. Ormanda ve bahçede öylesine bir şey düşünmeden gezindim. Bastığım yeri hissetmiyor gibiydim. Çiçekler harika kokuyordu ve ağır ağır yürüdüm.

Nasıl uyuyabilirim ! Mektubumu elime alıncaya kadar ayık olmak zorundayım.

Şimdi sakin gecede ona doğru hızla gidiyorum. Mektubum benden önce ulaşacak ona.

Tekrar gencim… Evet genç, genç! Gece ne kadar da mavi! Denizde tek bir ışık bile görünmüyor.

Eğer bu gece hayattaki son gecem olsaydı  bundan şikayetçi olmazdım. Mutluluk çok yakınımda. Kalbim; susuz kalmış bir bitkinin çiyi içmesi gibi  geceyi açıp yudumluyor.

Her şey öylece durmuş gibi. Tekrar Elsie Bugge’yum. Bütün genişliği ve güzelliğiyle tekrar hayatın kapı girişinde duruyorum.

O geliyor…

Sabah treniyle geliyor. Bu çok yakın bir zaman.

Neden bir iki gün beklemedi ki? Kendimi toplamak için zaman istiyorum. Yapacak çok şeyim var.

Ellerim titriyor!

Telgrafını kalbime yakın tutuyorum. Şimdi biraz daha sakinleştim. Jeanne neden yatağa gitmem için ısrar ediyor? Hasta değilim.

Yarın solacağı için bu geceden vazoları çiçekle doldurmamız gereksiz diyor. Evde yeterince yemek olduğuna dair  Torp’a güvenebilir miyim? Başım dönüyor. Çimenler biçilmeli ve çitlerin yanındaki çalılar kesilmeli!… Of ! ne kadar aptalım ! Çimenleri ve çalıları fark edecek!

Jeanne; “Beyefendi nerede uyuyacak?” diye sordu. Cevabını veremedim. Sanırım üst kattaki küçük odayı hazırlayacak. En çok güneş alan odayı.

* * * * *

Jeanne, düşüncelerimi mi okudu? “Arkadaşım” buradayken aşağı katta Torp’la yatmak istediğini söyledi.

Üç dişli tarağımı Lillie’ye verdim ne kadar aptalım. Kibarca onu kırmadan nasıl geri isteyebilirim acaba? Joergen, ona alışmıştı. Şimdi arayacak.

Bütün elbiselerimi dolaptan çıkarttım. Ama hangisini giyineceğime karar veremiyorum. Sabahleyin gece kıyafetiyle karşısına çıkamam. Beyaz bir elbise.. yaşıma uymaz… Tüm bunlardan sonra, neden olmasın ?.. Beyaz nakışlı olan… Üzerime güzel oturuyor. Joergen'in şehirde bizi ziyaretinden beri giymedim bunu. Dolapta asılmaktan üzerinde hafif sarı bir iz oluşmuş ama o bunu asla fark etmez.

* * * * *

Bu gece –uyumalıyım—derin bir uyku çekmem lazım. Sabah kalkar, banyo yapar, uzun bir yürüyüşe çıkarım. Sonra gelir bahçede oturur, beyaz teknenin yanaşmasını beklerim.

* * * * *

Bir doz uyku ilacı almalıyım. Ama öyle ayarlamalıyım ki akşam 9’dan sabah 9’a kadar etkili olsun. Bahçıvan tekneyle açılır ve giyinmek için iki saatim olur.

Benim neyim var? Mutluluk ellerimin arasına gelmek üzere ve içimde bir sıkıntı var.

* * * * *

Jeanne biraz makyaj da yapmamı önerdi. Hayır! Joergen benim doğal halimi sever.

* * * * *

Beyaz işlemeli elbisemin içine giremediğim zaman, ağladığımı duyunca bana kim bilir nasıl gülecek! Benim hata. Bu aralar çok yemek yedim ve yeterince eksersiz yapmadım.

Başka bir beyaz elbisemi giyeceğim. Ama diğeri kadar üzerime tam oturmadığı için mutsuzum.

* * * * *

Tekneyi gördüm…

* * * * *

İKİ GÜN SONRA

Sabah treniyle geldi ve aynı akşam gitti. Evvelsi gün oluyor bunlar. Ve o günden beri uyumuyorum. Hiçbir şey düşünmedim. Düşünecek çok vaktim olacak.

Aynı akşam gitti. En azından gece boş kaldım.

Onun okumadığım mektubunu yaktım. İçinde yazılı bilmediğim ne olabilir ki? Bana bundan daha fazla nasıl bir acı çektirebilir ki?

Gerçekten acı çekiyor muyum? Acıyı artık kanıksamadım mı? Bir zamanlar soğuk ay, yanan güneş gibiydi; Ateşimle onu söndürdüm. Şimdi o soğuk ve ölü ; yansıması az ve yalan.

* * * * *

Gözlerindeki ilk bakış , her şeyi anlattı bana. Belki de beni tekrar incitmemek için gözlerini yere indirdi… Ve ben – korktum—onun yumuşak ve ilgili sözcüklerini kesmeden dinledim onu…

Fakat gözlerimiz ikinci defa birleştiğinde aramızdaki her şeyin bittiğini, ikimiz de biliyorduk.

Her hangi biri bize baksa aramızdaki “kanlı gözyaşlarını” okuyabilirdi. Evde geçirdiğimiz bir iki saat boyunca güldük de… “kanlı gülümsemeler”

Masada karşılıklı oturduğumuz zaman boyunca, birbirimizin ölüm döşeğinde yatağının baş ucunda oturuyor gibiydik. Jeanne, masadan ayrıldığında konuşmaya başlayabildik.

Yalnız kaldığımızda; “Kendimi azılı suçlular gibi hissediyorum,” dedi.

Herhangi bir suç işlememişti. Bir zamanlar beni sevmiş ama artık sevmiyordu. Hepsi bu.

Karin Michaëlis

Çeviri:Candan Selman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

“Palyaço Söyledi Ben Yazdım”

  Pek çok kültürde eğlence figürü olarak kabul edilen palyaçolar, maskelerinin altına sakladığı yüzlerinden olsa gerek, komik oldukları kada...