24 Mayıs 2018 Perşembe

Komşunun Tuhaf Kafası Yunan Yeni Dalga Sineması





2009 yılında Kynodontas (Köpek Dişi) filmini izlediğimden beri gözüm komşuda. Modern dünyada robota dönüşen, sistemin kölesi, oyuncağı haline gelen bireyi ve bireyin sistemdeki yerini sorgulayan Köpek Dişi, Yunan Sineması’nda yeni bir kapı açmış gibi gözüküyor. 2000lerin başından itibaren Türk izleyicisinin dikkatini çeken Kore sineması gibi Yunan sineması da özellikle krizden sonra çekilen çarpıcı filmleriyle baş döndürmeye devam ediyor.

Köpek Dişi (2009)
Kynodontas


Üç çocuğunu kendi yöntemiyle yetiştiren, dünyadan soyutlayan adeta kendi dilini yaratan otoriter bir baba, babaya zorunlu inanan, sesini çıkarmayan bir anne, kaotik bir aile.  Yönetmen Yorgos Lanthimos sert bir dille anlattığı bu kara filminde sistemde kediden korkan, köpekleşen insanı toplumun en küçük birimi olan aile içinde irledemiş.

Tayyareci (2010)
Attenberg

Köpek Dişi filminin yapımcılarından Athina Rachel Tsangari'nin yönetmenliğini yaptığı Attenberg, hasta babasıyla, annesiz büyüyen bir kızın kendini arama, bulma, kaybetme hikayesi. Köpek Dişi filminde olduğu gibi film yine bedensel bir dille anlatılmış. Cinselliğin keşfi hayvanları taklit ederek gerçekleştiriliyor.  Yönetmen filmi çekerken psikolojiden değil, biyolojiden ve zoolojiden faydalandığını dile getiriyor.

Şiddet Güzeli (2013)
Miss Violence

Şiddet Güzeli on bir yaşındaki  Angeliki’nin  doğum günü partisiyle başlıyor. Çok geçmeden parti bir faciayla sona eriyor. Güzel Angekili kendini balkondan aşağıya bırakıyor. Arka fonda “Dance me to the end of love” çalıyor. 70. Venedik Film Festivali'nde Alexandros Avranas'a en iyi yönetmen ve Themis Panou'ya en iyi erkek oyuncu ödülü kazandıran Şiddet Güzeli yine Köpek Dişi’ninde olduğu gibi ataerkil bir ailede, babanın sözünden çıkamayan ve gençliklerini, hayatlarını harcayan çocukların öyküsünü dile getiriyor.

İçimizdeki Düşman (2013)
O ehthros mou

Yunan yeni dalgasının en iyi örneklerinden sayılan “İçimizdeki Düşman” Yorgos Tsemberopoulos imzası taşıyor. Atina’da kriz sonrası meydana gelen suçları, toplumun ve sistemin suçlar karşısındaki duruşunu ve huzuru bozulan bir aileyi konu alıyor. Koleksiyonundaki plaklarda tek bir çizik görmek istemeyen Kostas Stasinos’un ‘çiçek gibi olan’ hayatı, bir gece evine giren soyguncularla birlikte dağılır, çizik içerisinde kalır.

Kuş Yemi Yiyen Oğlan (2012)

İnsan koca bir şehirde nasıl bu kadar aç olabilir? Nasıl bu kadar yalnız olabilir? Knut Hamsun’un “Açlık” romanından esinlenen Ektoras Lygizos, Atina’da kuşuyla yapayalnız yaşayan, bülbül gibi sesi olan 22 yaşındaki Yorgos’un açlığını anlatıyor. 

Meraklısına komşudan bonus :  Strella(2009), September(2013), Istoria 52 (2008).

“Palyaço Söyledi Ben Yazdım”

  Pek çok kültürde eğlence figürü olarak kabul edilen palyaçolar, maskelerinin altına sakladığı yüzlerinden olsa gerek, komik oldukları kada...