8 Ocak 2018 Pazartesi

Çürüyen Kadınlar; Thanatomorphose ve Contracted




Thanatomorphose. İzlemesi de adı gibi zor bir film. Film bitiyor ve Sibyl’i hatırlıyorum. Şu Yunan Mitolojisi’nde kocaya kocaya bir çekirgeye dönüşen bedeniyle, cam bir kavanoz içerisinde yaşarken ölümü özleyen kahin kadını.

Filmimizin kahramanı kadın da Sibyl’in kaderini yaşıyor gibidir. Yeni bir eve taşınmıştır. O sabah bedeninde çürükler ve yaralarla uyanır. Günler geçtikçe yaralar artacak ve kadın yaşarken ölümün çürüme evresini gün be gün hissedecek, yeni girdiği ev bir mezar gibi onu kavrayacaktır. Evin duvarındaki vajina görünümlü yarık da git gide açılacak, kadın çürürken, belki de onu öteki dünyaya taşıyacak kapı olacaktır.
Ölüm neticesinde organizmanın bozulması ve tahribatın gözle görülür halini tasvir eden Yunanca Thanatomorphose kelimesi, Thanatos (ölüm) ve morphosis (dönüşüm) kelimelerinin birleşmesiyle meydana gelir.
1922 yıllarında Freud, Thanatos (ölüm) güdüsünü incelemeye alır. Freud’a göre başlıca iki temel güdü vardır. Yaşama gücünü tanımlayan libido ve yıkıcı içtepileri açıklamak üzere yaşam güdüsünün karşısında duran insanın ölüm güdüsü, destrudo (thanatos).
Freudyen bakış açısına göre ölüm içgüdüsü (thanatos) kişinin kendisine yöneldiği zaman kendi kendine bir yıkıma, kendini tahrip etmeye dönüşür. Hayat ve ölüm içgüdüleri birbirlerine dönüşebilir.
Ölüm güdüsüyle baş etmeye çalışan kadın bir yandan çürürken, bir yanda da yaşama tutunma arzusuyla hayat güdüsü libido’sunu ayakta tutar. Yaratıcılığı teşvik eden libido sayesinde yapmaya başladığı heykeli kendi bedeninden kopan parçalarla tamamlamaya çalışır, ölüme baş kaldırır. Pencereleri kapatıp mezarında bir bütün olarak kalmaya direnen kadın, dünyayla olan bağını koparmayı, cinselliğe tutunarak da reddeder. Mastürbasyon yapar, eve gelen arkadaşıyla sevişmeye çalışır.
Thanatomorphose gibi, hastalıklar, virüsler, parazitler ya da mutasyon sonucu deforme olmuş bedenlerin konu alındığı bir alt tür olan “Body Horror” kategorisine koyabileceğimiz bir diğer film de Contracted.


“Hayat; cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır ve ölüm oranı yüzde yüzdür.”- Ronald David Laing

Genel yapısı itibariyle Thanatomorphose’la benzer özellikle gösteren Contracted gerek oyunculuk, gerek hikaye örgüsü ve yapısı itibariyle çok başarılı bir yapım olmasa da, türün meraklıları için izlenesi bir yanı da var. Yine gün be gün çürümeye başlayan esas kadınımız Thanatomorphose’daki kadının aksine, kendini eve gömmez. Çürümesiyle baş etmeye, tedavi olmaya, gündelik hayat rutinini bozmamaya çalışır. Ne yaparsa yapsın, morphosis (dönüşüm) Contracted filminde de kaçınılmazdır.
Bu sefer hastalığın ya da ölümün nasıl bulaştığının izlerini filmin başında görürüz. Ölümden bulaşan ölüm, hayat gibi cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Aynı zamanda lezbiyen olan Contracted’in baş kahramanı, karşı cinsle tek gecelik bir ilişki yaşar. Ama bunun sonuçlarına katlanması kolay olmayacaktır.

Thanatomorphose’un kadını finalde çürük bir et parçasına dönüşürken, Contracted’ın kadını zombileşir. Hayvan Mezarlığı’nda söylendiği gibi, “Bazen ölmek daha iyidir.”

2 Ocak 2018 Salı

Fantastik Güney Kore Dizileri



Acı, merhamet ve intikam üçgeninde ilerleyen Güney Kore filmlerini severim. Ama daha önce bir Kore dizisi izlememiştim. Nasıl bir şeymiş acaba, bir arkadaşa bakıp çıkayım edasıyla girdiğim kapıdan henüz çıkamadım. Ardı ardına izlediğim Güney Kore dizilerinin ardından Kore yemeklerini ve Korece’yi de hayatıma sokmuş bulunmaktayım.

Güney Kore dizileri diğer ülkelerde olduğu gibi sezon sezon ilerlemiyor. Geneli 20 civarında bölümde son buluyor. Bölümler bir saatten oluşuyor. Ama çoğu dizide olduğu gibi son sahne, sizi bir sonraki bölümü de izlemeye teşvik ediyor.

Tüm dünyada olduğu gibi Kore dizilerinin bizde de izleyicisi bol. Altyazı sorunu çekmeden istediğiniz türde diziye kolaylıkla ulaşabiliyorsunuz. Ben genelde gizemli ve fantastik dizilerden hoşlandığım için seçimim bu yönde oldu. Ben de bir tane izlesem diyenler için beğendiğim beş Kore dizisini sizlere tanıtayım.

Goblin: The Lonely and Great God


Goblin 16 bölümden oluşan fantastik bir drama dizisi. Daha önce Train to Busan filminden tanıdığım Gong Yoo, dizide  Kim Shin ya da nam-ı diğer Goblin karakterini canlandırıyor. Mitolojik bir varlık olan Goblin, 939 yaşındadır ve tüm bu yıllar içerisinde sevdiklerinin ölüme şahit olmuştur. Ölme arzusunda olan Goblin’in beklediği biri vardır. Efsane Goblin’in gelininin geleceğini ve karnında saplı duran kılıcı çıkarıp onu huzura erdireceğini söyler. Dizi Goblin, hafızasını kaybetmiş bir ölüm meleği ve hayaletlerin dostu Goblin’in gelini arasında geçiyor. Bittiğinde şiir gibi görüntüler ve nefis müzikleri hafızanızda kalıyor.

My Girlfriend is a Gumiho




Kız Arkadaşım Dokuz Kuyruklu bir Tilki ya da kısaca Gumiho, fantastik bir romantik komedi. Gumiho Kore mitolojisinde geçen bir yaratık. Efsaneye göre, Gumiho yani dokuz kuyruğa sahip bir tilki büyükannesi tarafından bir resme hapsedilmiştir. Aslına dünyalar güzeli bir kız olan Gumiho’nun insan formunda resimden kurtulabilmesi  için birinin resimdeki tilkiye dokuz tane kuyruk çizmesi gerekir. Dizimizde bu kuyrukları çizerek Gumiho’yu yıllar süren tutsaklığından kurtaran kişi Cha Dae Woong’tur. Dizi boyunca güzeller güzeli tilki kızımız Mi Ho, “nomu nomu nomu nomu chua” yani “senden çok çok çok çok hoşlanıyorum,” diyerek Dae Woong’un peşini bırakmaz. Ve tüm dizi boyunca et yemeye doyamaz. Gülerek izlediğiniz dizinin son bölümlerine doğru duygu patlaması yaşanıyor ve yer yer gözleriniz doluyor. Dolunayda çıkan dokuz kuyruğuyla sevimli Gumiho unutulmaz diziler arasında yerini alıyor.

W - Two Worlds



Kang Chul ,Güney Kore’de çok sevilen bir çizgi romanın baş kahramanıdır. Tüm ülke her hafta yayınlanan Kang Chul’un hayatını yakından takip etmektedir. Ama bir gün her şey değişir. Çizgi romanın yaratıcısının kızı, genç doktor Oh Yeon-Joo çizgi romanın içine çekilir.  İki farklı dünyanın insanları olan Yeon- Joo ve Kang Chul arasında bir aşk filizlenmeye başlar. Çizgi romanın artık bir yazara ihtiyacı yoktur. Karakterler yaşadıkça hikayenin sayfaları da dolup taşar. W - Two Worlds manga ve webtoon sevenlerin ilgisini çekecek, temposu ve duygusu yüksek bir dizi.

Legend of the Blue Sea



Shim Chung bir denizkızıdır. Gerçek aşkı Heo Joon-jae’nin peşinden karaya çıkar. Hiç bilmediği bir dünyaya ayak uydurmaya çalışan Shim Chung’un önünde zorlu bir yol vardır. Ya ağlaya ağlaya biriktirdiği incilerini satıp, insanların dilini algılayıp aşkı uğruna karaya ayak uyduracak. Ya da sularına geri dönecektir.  Diğer benzeri fantastik Kore dizileri gibi Legend of the Blue Sea de hem geçmişte hem de günümüzde geçiyor. Masalsı bir hikaye izlemek isteyenlerin kaçırmaması gereken bir dizi.

You Who Came From the Stars



Denizkızlarından, mitolojik yaratıklardan ve hayaletlerden bahsetmişken uzaylılardan bahsetmesek olmaz. Do Min Joon 400 sene boyunca insanlar arasında yaşamak zorunda kalan bir uzaylıdır. Ama dünyadaki geçirdiği vaktin artık sonuna gelmiştir. 3 ay sonra dünyadan görünecek yıldız sayesinde yaşadığı yere dönecektir.  Ama aşk kapıyı son anda çalar.  Şımarık oyuncu Cheon Song-Yi uzaylımızın yolculuğuna engel olacak gibidir. 

“Palyaço Söyledi Ben Yazdım”

  Pek çok kültürde eğlence figürü olarak kabul edilen palyaçolar, maskelerinin altına sakladığı yüzlerinden olsa gerek, komik oldukları kada...