5 Aralık 2017 Salı

Yeni Romanın Öncüsü; Alain Robbe-Grillet



"Roman artık bir serüvenin yazısı değil bir yazının serüvenidir."

Zaman, mekân ve olay örgüsünü yeniden yorumlayan hatta reddedebilen “Yeni Roman” akımı, 1950’lerde geleneksel roman anlatım biçimine tepki olarak ortaya çıkmıştır. 20yy’da yaşanan dünya savaşları, sanayileşen toplumlar ve oluşan yeni dünya düzeniyle birlikte insanın sosyolojik ve psikolojik konumu da biçim değiştirdi. Daha yalnızlaşan, daha bunalan yeni dünyanın yeni insanı, eskininkinden farklıydı.
“Son yüz elli yılda etrafındaki her şey- hatta oldukça hızla gelişirken, roman nasıl hareketsiz, donmuş olarak kalabilirdi ki?” 1  

1956 – 1963 yılları arasında yazdığı edebiyat incelemelerinden oluşan Alain Robbe-Grillet  imzalı Yeni Roman kitabı bize akımın genel hatlarını kapsamlı bir biçimde aktarıyor. Yeni Roman’ı anlamak bir şekilde klasik romanın tersini yapmak hatta eskiyi tamamen ortadan kaldırmak anlamına geliyordu.
1-      Yeni Roman geleceğin romanının yasalarını derlemiştir.
2-      Yeni Roman geçmişi silip süpürmüştür.
3-      Yeni Roman insanı dünyadan kovmak istemektedir.
4-      Yeni Roman kesin bir nesnelliği hedeflemektedir.
5-      Zor okunan Yeni Roman, uzmanlara hitap etmektedir.
Buradan yola çıkarak hatta tüm bu maddelerin tam tersini düşünerek şu çıkarımda bulunuyor Alain Robbe-Grillet . “Yeni Roman bir kuram değil, bir araştırmadır.”
Fransız ve Fransızca yazan yazarlardan oluşan akımın başlıca temsilcileri arasında Maurice Blanchot, Michel Butor, Julio Cortázar, Marguerite Duras, Claude Ollier, Robert Pinget, Jean Richards, Nathalie Sarraute, Claude Simon, Phiippe Sollers ve  Alain Robbe-Grillet bulunmaktadır. Balzac tarzı roman geleneğini eleştiren akımın temsilcileri, Balzac’tan uzaklaştıkları takdirde ilginç olabilecekleri tezini savunurlar.
Mekân ve Betimleme;
Balzac romanlarında ilgi çekici bir konuyu alır, olay örgüsünün merkezine karakteri yerleştirir ve çevreyi titizlikle betimlerdi. Evler, mobilyalar, giysiler, detaylı bir biçimde kâğıda dökülen tüm çevre, aynı zamanda karakterin dünyadaki varlığı hakkında da bize bilgi veriyordu. Eşyalara bakıp, kişinin zengin ya da fakir olup olmadığını, mesleğini, yaşam tarzını hissedebiliyordunuz. İnsanı merkeze alan klasik romanın aksine yeni roman nesneyi öne çıkarıyordu. 

 “Betimlemenin yeri ve önemi artık bütün bütün değişti. Betimlemeyle ilgili kaygılar tüm romanı istila ederken, aynı zamanda geleneksel anlamını da yitiriyordu. Artık bu betimleme kaygıları için basit tanımlamalar söz konusu değildir. Önceleri bir betimleme bir dekorun ana hatlarını oluşturmaya, sonra da bu dekorun özelikle anlam taşıyan birkaç unsurunu aydınlatmaya yarıyordu: şimdi betimleme artık sadece önemsiz nesnelerden söz ediyor ya da bunları önemsizleştirmek için uğraşıyor. Eskiden zaten var olan bir gerçeği yeniden ürettiğini iddia ediyordu; şimdi ise yaratıcı işlevini vurguluyor. Nihayet betimleme, eskiden şeyleri gösteriyordu, oysa şimdi bu şeyleri yok ediyor gibi.”2
Zaman;

Klasik romanlarda zaman kronolojik olarak bir çizgi halinde ilerler, bazen de geri dönüşlerle hikâye desteklenirdi. Falanca yılın falanca mevsimde geçerdi günler. Tarihi belirli kılmak romanı gerçekçi bir zemine yerleştirmek anlamına geliyordu. Klasik roman biçiminin aksine Yeni Roman akımında zamanın belli bir formu yoktur. Ne yaşanıyorsa onu anlatır.
“Modern anlatıda, zaman sanki zamansallığından kopmuş gibidir. Artık akıp gitmez. Artık hiçbir şeyi tamamlamaz. Günümüze ait bir kitabın okunmasının veya bir filmin gösteriminin ardından gelen hayal kırıklığını açıklayan da herhalde budur. Eskiden trajik de olsa bir ‘kader’, içinde ne kadar tatmin edici bir şeyler taşıyorduysa, en güzel çağdaş eserler de bizi bugün bir o kadar yoksun, sarsılmış bir halde bırakıyor.” 3
Kurgusal kişi;

Klasik romanda karakterler okura ayrıntılı bir biçimde verilirdi. İsmi, soyadı, mesleği, yaşı, fiziksel özellikleri ve psikolojik durumu. Karakterin bugününü gösterirken, geçmişi de ifade edilir, okurun kafasında kişi hakkında bir duygu oluşturmaya çalışılırdı.
“Balzac bize ‘Goriot Baba’yı bırakmıştır. Dostoyevski Karamazov’ları dünyaya getirmiştir; roman yazmak artık sadece, edebiyat tarihimizi oluşturan portreler galerine birkaç yeni figür eklemekten ibaret olamaz.” 4 
Yeni Roman’da ise karakterler ayrıntıya girilmeden yazılmış, romanın içinde gezinen, ortamın bir parçasıdır. Birer anti-kahraman olan karakterlerin, nesnelerden ayırt edilemeyecek bir sıradanlığı vardır. Albert Camus’nun Yabancı ve Sartre’nin Bulantı romanlarını baş tacı eden yeni romancılar kurgusal kişileri romandan neredeyse siler, insanı bir nevi yok ederler.         
“Kaç okuyucu Bulantı’daki ve Yabancı’daki anlatıcının adını anımsar? Bunlarda insan tipleri var mıdır? Aksine, bu kitapları karakter incelemeleri olarak kabul etmek saçmalığın daniskası olmaz mı?” 5

Akımın teorisyenlerinden Jean Ricardou Yeni Roman'ı "Roman artık bir serüvenin yazısı değil bir yazının serüvenidir." Sözleriyle açıklar. Alain Robbe-Grillet romanları Silgiler (Les Gommes, 1953) ve Kıskançlık (La Jalousie, 1957) teorinin uygulamaya dökümü niteliğindedir.

Silgiler (Les Gommes, 1953);

 “İşte bütün hikâye de bu zaten; Wallas bir kez daha girişir ne aradığını anlatmaya: yumuşak, hafif, gevrek ama ezildiğinde biçimi bozulmayıp toz halinde ufalanacak bir silgi; kolayca bölünebilecek, kırıldığında da deniz kabuğunun içindeki sedef gibi kaygan ve parlak olacak bir silgi. Birkaç ay önce nerden aldığını söylemeyi beceremeyen bir arkadaşında görmüştü böyle bir silgiyi. Kolayca bulabileceğini sanmıştı ama hala bulamamıştı. Ayrıtları iki üç santimetre uzunluğunda, köşeleri –belki de kullanıldığı için- hafifçe yuvarlanmış, sarımsı bir küp biçimindeydi. Küpün yüzlerinden birinde üreticinin markası yazılıydı ama okunamayacak kadar silinmişti; ortadaki iki harf ("di" harfleri) çözülebiliyordu bir tek; önce de sonra da en azından ikişer harf daha olmalıydı.” 6

Dedektif Wallas böyle tarif ediyor roman boyunca dükkân dükkân aradığı silgiyi. Ortadaki iki harfi “di’ olan silginin markasını okura da bir bilmece gibi gizliden soruyor. Tıpkı Yunan mitolojisinde Sfenks’in Oidipos’a yoluna devam edebilmesi için sorduğu bilmece gibi. Odip marka silgi Wallas’ın geçmişini, çocukluğunu silmesine yardımcı olacaktır. Alain Robbe-Grillet Silgiler romanında Oidipos mitinden ilham alır. Kehanetin kurbanı olan, babasını öldürüp annesiyle evlenen Odip gibi, Wallas da dedektif olarak atandığı kasabada katili bulmak adına gezinir. Bilmeden üvey annesiyle karşılaşır ve tıpkı mitolojide ayakları şiş anlamına gelen Odip gibi Wallas’ın da yürümekten ayakları şişer.
Şüphenin kol gezdiği dedektif romanları belki de Yeni Roman akımını en iyi yansıtacak türdür. Silgiler romanını yapı biçiminden bir tiyatro eseri gibi kaleme alan Grillet, kuşku kavramını romanın bütününe yayar. Yeni Roman akımının öncülerinden Nathalie Sarraute’nin “Kuşku Çağı” diye nitelendirir dönemi.
“Kuşku, roman kişisiyle, bu kişiye gücünü veren kullanılmış mekanizmayı yavaş yavaş ortadan kaldırarak, organizmanın kendisini savunmak ve yeni bir dengeye sahip olabilmek için gösterdiği tepki haline geliyor. Phillip Toybee, Flaubert’in öğretisini anımsayarak şöyle der: ‘Kuşku, romancıyı en büyük borcunu ödemeye zorlar; bu borç ise yeni bir şey bulmaktır.”7


Kıskançlık (La Jalousie, 1957);


Kuşkunun karakteri yiyip bitirdiği ve roman boyunca kendini gösterdiği bir diğer Alain Robbe-Grillet yapıtı da; Kıskançlık. (La Jalousie, 1957) Karısı A’nın komşuları Franck’la  kendisini aldattığını düşünen  bir adamın hikayesine tanık oluyoruz. Üç kişiden oluşan romanda kişilerin aslında çok da önemli olmadığını vurgulamak, klasik romandaki karakter betimlemelerini hafife almak adına olsa gerek Grillet başkahramanına sadece A demiş, ismini tam olarak yazmamış. Komşu Franck sık sık yemeğe gelir. Karısı A ile yan yana oturur. Anlatıcı koca onları gözlemler ve miniklerinden yola çıkarak yakın olduklarına dair kafasında şüpheler belirir. Adam mutfaktayken, yanlarında yokken Franck duvardaki kırkayağı ezerek öldürür. Duvardaki kırkayak lekesi ve kendisine kırkayağı hatırlatan her imge onda kıskançlık duygusunu canlandırır.  Romanın orijinal adı da hikâyesi kadar derin. La Jalousie yani Fransızca kıskançlık kelimesi aynı zamanda perde görevi gören jaluzi manasına da geliyor. İçeriden bakıldığında dışarısının görünebildiği ama dışarıda kalanın içeriden bir haber olduğu mekanizma kıskançlık kavramına da oldukça yakışmış gibi duruyor.

“Yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerde mi oluyordu?”  Yusuf ATILGAN,  Aylak Adam

Cumhuriyet dönemi Türk Edebiyatı’nın önemli kalemlerinden Yusuf Atılgan’ın romanlarına baktığımızda da Yeni Roman tekniklerini görebiliyoruz.  Aylak Adam ve Anayurt Oteli romanlarıyla tanınan yazar, bilinç akımı ve iç monolog tekniklerini uygularken, modern insanın yalnızlığından, kötümserlikten ve yabancılaşmadan söz eder. Tıpkı Alain Robbe-Grillet romanı Kıskançlık’ta karakterin adının A… olması gibi, Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam’ı da C.’dir. Anayurt Oteli ve Aylak Adam romanlarında nesneleri kişilerin önünde tutan, pek çok tekniği bir arada kullanıp, roman anlayışına yenilikçi bir soluk getiren Atılgan, Türk edebiyatında yer edecek C. gibi bir anti-kahraman tipiyle bizleri tanıştırmıştır.
“Bir romanın, gerçek bir romanın nasıl olması gerektiğini bilmiyoruz; sadece bugünün romanının bugün yaptığımız şey olacağını ve dün olan şeyle bir benzerlik kurmak değil, daha ileri gitmek zorunda olduğunu biliyoruz. Yeni Roman’ın tek yaptığı şey, roman türünün daimi gelişimi izlemektir. ”8

24. İstanbul Uluslararası Film Festivali'nde (2005), yaşam boyu başarı ödülü kazanan Alain Robbe-Grillet sine-roman tekniğinin yaratıcılığı yapıp, yenilikçi kalemini sinema perdesine de aktarmıştır. 2008 yılında hayata gözlerini yuman Fransız yazar Alain Robbe-Grillet ortaya koyduğu eserleriyle bu hayatta güneşin altında yeni bir şey var diyor bizlere.


1 Alain Robbe-Grillet, Yeni Roman, Kuramlar Neye Yarar, s,10, Kafekültür Yayıncılık, Türkçesi: Ece Korkut.
2Alain Robbe-Grillet, Yeni Roman, Günümüz Anlatısında Zaman ve Betimleme, s,124,  Kafekültür Yayıncılık, Türkçesi: Ece Korkut.
3Alain Robbe-Grillet, Yeni Roman, Günümüz Anlatısında Zaman ve Betimleme,  s,131, Kafekültür Yayıncılık, Türkçesi: Ece Korkut.
4Alain Robbe-Grillet, Yeni Roman, Vadesi Dolmuş Birkaç Kavram Hakkında, s,26, Kafekültür Yayıncılık, Türkçesi: Ece Korkut.
5Alain Robbe-Grillet, Yeni Roman, Vadesi Dolmuş Birkaç Kavram Hakkında, s,27, Kafekültür Yayıncılık , Türkçesi: Ece Korkut.
6Alain Robbe-Grillet, Silgiler s,107, Yapı Kredi Yayınları, Türkçesi: Alp Tümertekin.
7 Nathalie Sarraute, Kuşku Çağı, Les Temps modernes, Şubat 1950, s, 59, Kafekültür Yayıncılık, Türkçesi: Eylül Desen Kaytancı.
8 Alain Robbe-Grillet, Yeni Roman, Yeni Roman Yeni İnsan, s,10, Kafekültür Yayıncılık, Türkçesi: Ece Korkut.



Candan Selman


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

“Palyaço Söyledi Ben Yazdım”

  Pek çok kültürde eğlence figürü olarak kabul edilen palyaçolar, maskelerinin altına sakladığı yüzlerinden olsa gerek, komik oldukları kada...